31 Temmuz 2015 Cuma

UNUTURSAM FISILDA

Pop yıldızı Ayperi’nin doğuşu! Hanife ve Hatice isimli iki kız kardeş kaymakamın oğluna aşık olursa ne olur? Bu aşk iki hayatı nasıl etkiler? Peki ya kaymakamın oğlu kimi seçer? Hatice ablasına göre daha aykırı bir kızdır. Kaymakamın oğlu Tarık ile okulda amatör olarak müzik yapmaya başlar. Başlangıçta amatör olan müzikleri, zamanla Ayperi’nin muazzam hayatına dönüşecektir. Çağan Irmak şarkıların filmini yapmış bize. Kadro ise çok sağlam; Hümeyra, Mehmet Günsür, Farah Zeynep Abdullah, Kerem Bursin, Işıl Yücesoy ve niceleri..Filmin müziklerini ise Kenan Doğulu yapmıştır.

DÜĞÜN DERNEK

İşler Güçler, Kardeş Payı derken biz bu kadroya çok alıştık. Ahmet Kural ve Murat Cemcir demek kahkaha demek. Türk sinama tarihinde en çok izlenen film oldu Düğün Dernek. Sivas’ta düğün yapmaya çalışırken işleri ellerine yüzlerine bulaştıran 4 arkadaşın bu maceralı yolculuğuna eşlik edeceğiz. Film o kadar çok beğenildi 2. filmin çekimlerine çoktan başlandı bile.

CAN DOSTUM (İNTOUCHABLES)

Önyargılarınız alt üst olacak. Hayatta yan yana gelmesi imkansız iki insan mükemmel bir dostluk yakalayacak. Buna şaşırırken zaman zaman üzülecek zaman zaman da kahkaha atacağız. Phillipe zengin bir iş adamıdır. Trafik kazası sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olur. Artık bir bakıcı olmadan yaşamını idame ettiremeyecektir. Bakıcı olarak işe aldığı kişi ise hapisten yeni çıkmış Driss. Başlangıçta bu olay herkesin tepkisini çekse de Phillipe geri adım atmayacak Driss’e olan güvenini sonuna kadar gösterecektir. İnsanları kurdukları dostlukla şaşırtan bu iki adamın hikayesi bizi hem güldürecek hem düşündürecek cinsten.

BARFİ

Ne zaman Amelie gibi sıcak,iç ısıtan bir film soran olsa cevabım Barfi olur. Fransızların o sıcak renkli filmlerine Hintlilerden de nihayet bir karşılık geldi. Biliyorsunuz Bollywood son yıllarda revaçta. Amir Khan fanları artıyor. Barfi’ye kesinlikle şans vermelisiniz. "Ben Bollywood sevmiyorum filmde yarım saatte bir oynuyorlar” diyor olabilirsiniz şu an, duyar gibiyim. Ama hayır, peşin hükümlü olmayın. Film tam olarak 2.5 saat. Nasıl geçtiğini bile anlamayacağınız derecede eğlence vaadediyor. Barfi işitme engelli tüm hayatı kalbine sığdırmış koca yürekli bi adam. Sevdiklerine küçük güven oyunları oyanayan, kalbinden iyilik fışkıran biri. Barfi’nin aşklarına, vazgeçişlerine misafir olmak istiyorsanız buyursunlar efenim.

AYNI YILDIZIN ALTINDA (THE FAULT İN OUR STARS)

Hazel, oksijen makinesine bağlı yaşam süren bir hasta. Augustus ise protez bacaklarıyla barışık bir yaşam süren kıpır kıpır bir genç. Kader onları kansere destek grubunda birleştiriyor. Hazel’in hastalığı onu mağrur ve içe kapanık biri haline çevirirken hayatına giren Augustus ona can katıyor. Eğlenmeyi ve gülmeyi yeniden öğreniyor. Hazel için Augustus adeta ikinci bahar. Zamanla aralarında oluşan aşkı dramla süsleyince bu film çıkıyor ortaya. Filme başlamadan evvel peçetenizi ve mısırınızı yanınıza almayı unutmayın. Keyifli seyirler :)

24 Temmuz 2015 Cuma

TOPRAĞIN TUZU (THE SALT OF THE EARTH)

Belgesel tadında filmleri bilirsiniz. Toprağın Tuzu da aynen o türden. Brezilyalı ünlü fotoğrafçı Sebastião Salgado’nun objektifinden vahşi doğaya konuk olacağız. Ekonomist olan Sebastião Salgado, varlıklı bir ailenin oğlu olmasına karşın ülkesini terk edip Fransa’ya gelmiş. Daha sonra iyi gelir elde ettiği ekonomistliği bırakarak tüm parasını fotoğrafçılığa yatırmış. Güney Amerika’da insan kabilelerini fotoğraflayan Salgado, içindeki hümanistlik duygusu ile bu sefer de Afrika’ya gidiyor. Batı’nın haberdar olmadığı topraklarda neler yaşanıyor hep birlikte göreceğiz.

TAMAM MIYIZ?

Çağan Irmak filmlerini hep sevmişimdir, Rengi, dokusu içimi ısıtır, bizdendir hep. Yine öyle bir film geldi ondan. Ama bunda hepsinden farklı bir hikaye işlenmiş. Temmuz bir heykeltraş, ara sıra çocuk dergilerine çizim yaparak hayatını kazanıyor. Ailesinden hiçbir maddi destek almadan tek başına yaşıyor. Babasının Temmuz’un seçimlerine karışması bu olayların bir numaralı sebebi. Sevgilisinden ayrılan Temmuz, üzerine bir de işini kaybedince iyice kendini kaybediyor, dibi görüyor adeta. İhsan ise bedensel engeli olan tüm yaşamını annesine yük olduğu fikriyle geçiren bir genç. Mutsuz ve umutsuz. "İnsan yükü ağırdır demiştin, sen benim kanatlarımsın." Temmuz’un ve İhsan’ın yollarının nasıl kesiştiğini ve birbirlerine nasıl derman olacaklarını göreceğiz bu filmde. Filmin sonunda seyirciyi büyük bir sürpriz bekliyor.

SEN AYDINLATIRSIN GECEYİ

Ah Muhsin Ünlü tayfasına mensupsanız eğer kesinlikle seveceğiniz, öleceğiniz bir film ! Klasik bir Ege kasabası filmi sanıyorsunuz başlangıçta. Unutmayın bu filmin yönetmen koltuğunda Onur Ünlü oturuyor, klişelere yer yok. Tamamı siyah-beyaz bir film. Bu kasabanın göğünü iki güneş aydınlatıyor, 3 dolunay devralıyor akşamlarını. İnsanı da farklı buranın. Duvardan geçeni de var, nesneleri parmağıyla oynatanı da. Zaman da durabilir bazen, ölümsüzlük de mümkün. Masal diyarı gibi her şey. Olaylar o kadar olağan ki.. Bu kadar masalsıyken her şey gerçekliği kaybetmiyorsunuz. Ödüllere doymadı bu film. 32. İstanbul Film Festivalinde Altın Lale En İyi Film, En İyi Senaryo - Onur Ünlü, En İyi Kurgu - Emre Boyraz, FIPRESCI Ödülü. 46.Siyad Türk Sineması Ödülleri’nde de En İyi Senaryo Ödülü’nü almış.

FAKAT MÜZEYYEN BU DERİN BİR TUTKU

Kadınları anlamak hep zor olmuştur. Arif de bu seriye kapılan çaresiz adamlardan yalnız biri. Bilmiyor Arif kadın ruhunu, anlayamıyor. İlişkiler konusunda bahtsız bir bedevi adeta. İçine dönük, hayatta çok amacı olmayan bir adam Arif, kitap yazıyor. Bir türlü bitiremediği kitabında hayali taslaklar mevcut. Görmez gözü bir şey. Fakat Müzeyyen ..? Müzeyyen.. Deli kadın Müzeyyen. Cazibesi rüzgar gibi, savurmaya görsün. Kadın gibi kadın Müzeyyen. Arif bir sokak arasında rastlıyor Müzeyyen’e bir gün. Kadınlara bakış açısı da değişiyor, kendi de. Arif’in başı Müzeyyenle dertte. Vazgeçemiyor. Olaylar istediği gibi ilerlemezken de.. Filmin savruk bir yapısı var. Sahneler akarken ardı ardına bi bakmışsınız Arif olmuşsunuz, bazen ise Müzeyyen. Altın Portakal’da En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü’nü aldı. Çiğdem Vitrinel’in Geriye Kalan’dan sonra ikinci uzun metrajlı filmi. Durup nefes almak için ideal bir film.

23 Temmuz 2015 Perşembe

Halam Geldi

Töre’nin hüküm sürdüğü topraklarda çocuk yoktur, küçük gelinler ve küçük damatlar vardır. Bu topraklarda hayata 13 yaşında geliyorsunuz. Bir bakıyorsunuz elinizde bir bebek; oyuncak değil. Halam Geldi, regl olduktan sonra evlendirilen küçük kız çocuklarının acı dolu yaşamını bizlere sunuyor. Sabah'daki yazısında “Babam ve Oğlum ile birlikte hayatımda izlediğim en duygusal en dokunaklı filmin galasıydı” diyor Yüksel Aytuğ. Altın Portakal Sosyal Sorumluluk Ödüllü Erhan Kozan filmi gerçek hikayelere dayanmakta. En büyük toplumsal sorunun realize edilmiş haliyle karşımıza çıkan film seyirciyi düşündürecek nitelikte.

PEK YAKINDA

Bu filmin bir derdi var. Ne güldürmek, ne ağlatmak. "Cem Yılmaz izleyeceğiz çok güleceğiz çok!" değil bu sefer. Kulak verin. Bu film size bir şeyler anlatıyor. Zafer (CemYılmaz), setlerde figüran olarak zaman geçirmiş ve korsan DVD işiyle ilgilenen başarısız bir adam. Ne yapsa olmaz. Karısı Arzu, Zafer’in gidişatsız gidişine katlanamıyor ve ayrılmak istiyor. Karısını seven Zafer için tehlike çanları çalıyor, karısını vazgeçirmek ve kendini ona ispatlamak için son bir şansı kaldı! 70’li yıllarda yazılmış fakat zamanında hiç ilgi görmemiş Şahikalar-Kötü Yolun Sonu filmi tarihin tozlu sayfalarından sıyrılıyor ve Zafer’le hayat buluyor. Yeşilçam emektarı bir kaç arkadaşıyla beraber bu işe soyunan Zafer’in iki amacı var; bu filmi karısına hediye edecek ve ailesini dağılmaya ramak kala kurtaracak. Filmin senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenen Cem Yılmaz, ‘Derdim güldürmek değil, uzun ömürlü film yapmaya çalışıyorum’ diyor. Bu film bize Türk sinemasının mevcut halini anlatıyor. Kamera arkasının aslında çok da eğlenceli olmadığını, binbir türlü aşamadan ve zorluktan geçtiğini görüyoruz. Bazı sahneleriyle Eşkıya, Her Şey Güzel Olacak gibi bir kaç filme göz kırpıyor oluşu içinizi ısıtacak. Oyuncu kadrosu ise oldukça sağlam. Cem Yılmaz filmlerinin değişmeyen isimleri Zafer Algöz, Ozan Güven, Özkan Uğur’un yanı sıra filmde Çağlar Çorumlu, Tülin Özen, Zerrin Tekindor ve Cengiz Bozkurt da yer alıyor. Cem Yılmaz'ın da dediği gibi Pek Yakında, uzun soluklu bir film olacağa benziyor.

GRİNİN ELLİ TONU (FİFTY SHADES OF GREY)

Evet evet, her güzel kitabın hazin sonu gibi Grinin Elli Tonu’da beyaz perdeye aktarılanlar listesinde yer alıyor artık. Büyük yankı yaratan kitabın beyaz perdeye uyarlanacağı haberinin gelmesiyle birlikte insanlar yürekleri ağızlarında beklemeye koyuldu. Öyle ki kitabını bile okumaya cesaret edemeyenler filme akın akın koştu. Aramızda kalsın kimi ülkelerde sinema salonlarının girişinde vibratör satılıyormuş. Film esnasında mastürbasyon yapanların yakalanması da cabası. Filmi, göklere çıkaran da oldu, kimileri tarafından hunharca eleştiri yağmuruna da tutuldu. Bakalım siz hangi tarafta yer alacaksınız? Gencecik utangaç,masum edebiyat öğrencisi Anastasia kızımız röportaj amaçlı haşin bey Christian Grey ile buluşur. Hesapta olmayan şeyler bu buluşmadan sonra ardı ardına gerçekleşecektir. Röportaj esnasında Grey’den oldukça hoşlanan Anastasia, bu gidişata dur diyemeyecek ve hayatına çok farklı bir yol çizecektir. Grey’in sonu gelmeyen erotik oyunlarından bi haber olan Anastasia bu oyunlara katılacak mı yoksa mızıkçılık mı yapacak? Sam Taylor-Johnson bu işinde çok eleştirilse de bu seriye devam edecek. Devam filmi olan Fifty Shades Darker çekimlerine 2016’da başlanması bekleniyor. Film, 2017’de vizyona girecek.